Translate

23 Aralık 2013 Pazartesi

Duygusal değil tamamıyla kimyasal. Depresyon



Çoğu zaman ruhsal olarak belirttiğimiz, günlük hayatın öğeleri olarak gördüğümüz bazı durumlar aslında tam da bu hastalığın özelliklerine işaret edebiliyor. Her yaş grubunda, hatta çocuklarda bile görülebilen bu hastalık insanları çok çeşitli şekillerde etkiliyor. 

Depresyon nedir?
En az 2 hafta süren duygu durum çökmeleri depresyon olarak adlandırılır. Duygusal bakımdan çöken hasta
karamsarlaşmaya ve zihinsel olarak kötü düşüncelerle meşgul olmaya başlar. Vücudunda ağırlık ve yavaşlama gözükmekle birlikte, davranışları da içe kapanma yönünde değişir. Gün içindeki gelip geçici moral bozulmalarına depresyon denemez. 

Beyin kimyasını bozan depresyonun başlıca nedenleri
Gündelik hayatta ruhsal zannedilen  hastalık, esasen beyindeki kimyasal dengenin bozulması nedeniyle ortaya çıkar . Beyinde bulunan seratonin ve noradrenalin adını verilen kimyasal maddelerin miktarları azalır. Bu azalış, depresif bulguların ortaya çıkmasına neden olur. Zaman zaman kendiliğinden olan bu azalma, bazende bazı zorlayıcı yaşam olaylarından sonra gözükebilir. Geçmişte yaşanan travma, kayıp, üzüntü ve zorlanmalar, hala devam eden problemler, yeni ortaya çıkmış zorlayıcı yaşam olayları depresyona neden olabilir. Ailesinde bu hastalığı olan kişi depresyon açısından risk altındadır, yani genetik bu hastalığın önemli nedenlerindendir. 

 Hormonal bozukluk arasında özellikle tiroid bezinin yavaş çalışması önemli bir depresyon nedenidir. Tiroid hastalığı iyileşen vakalarda depresyon da düzelebilir.

Yas yaşayan bazı kişiler yas sürecinin beklenenden daha uzun sürmesi sonucunda depresyon görülebilir. Sosyal fobide depresyon görülme sıklığı %40’tır.

Depresyonun belirtileri
Kişide ilgi ve istek kaybı,
zevk alamama,
kilo kaybı ya da artışı,
uykusuzluk ya da uyku artışı,
hareketlerde yavaşlama, halsizlik, bitkinlik, enerji kaybı,
huzursuzluk, değersizlik ve suçluluk duyguları,
odaklanma zorluğu, kararsızlık,
kendine zarar verme düşüncelerinden en az 3’ü varsa kişi depresyonda olabilir.  Ancak hastalık olarak adlandırılabilmesi için, bu belirtilerin iki haftadan daha fazla sürmesi gerekir.

Depresyon kimlerde görülür?
Depresyon kadınların %20’sinde, erkeklerin %10’unda, ergenlerin ise %5’inde görülür. Özellikle son zamanlarda yaygın bir hastalık olarak göze çarpan depresyon hastalığı ile ilgili yapılan araştırmalar, insanların yaklaşık %15’inin hayatlarının bir döneminde depresyon geçirdiğini ortaya çıkarmaktadır.

Kadınların depresyon sıklığı erkeklerden iki kat daha fazladır. Genelde görülme yaşı 20 ile 50 aralığında olsa da, yaşlılarda bu hastalığın sıklığı fazlalaşmaktadır. Boşanmış,kişiler, ekonomik düzeyin düşük olması, işsizlik,  ve çevresel desteğin az oluşu, uzun süren zorlayıcı yaşam koşulları da depresyon riskini yükseltir. 

Depresyon tedavisi
Seratonin ve noradrenalin isimli kimyasal maddelerin miktarlarını düzenleyen antidepresanlar, bu hastalığın tedavisinde sıklıkla kullanılmaktadır.Bunun dışında psikoterapi depresyon tedavisinde önemli yer tutar. Kişinin keyif aldığı ve işlevselliğinin arttığı uğraşılar da tedaviye katkıda bulunur.

Depresyon olma riski azaltılabilir
Kişinin kendini işlevsel hissettiği bir yaşam tarzı benimsemesi gerekir. Yaşamlarında zorluklar olan kişilerin zorluklarla baş etmek için yakınlarından destek alması, bu konuda yeterli destek bulamıyorsa uzman yardımı alması faydalı olur. Kişinin iş yaşamı kadar dinlendiği, tatil süreçlerine de dikkat götermesi, kendine zaman ayırması depresyon riskini azaltır.

Kişinin yaşamı yorumlayış biçimi de depresyona neden olabilir. Bu nedenle terapilerin başta kişinin düşünce dünyasını ele almada ve gereken değişme yapılmasında önemli rolleri vardır.

Ancak bu belirtilenler sadece hastanın depresyona girmemesi için yapılan önlemlerdir. Depresyona giren beyin kimyası bozulan hastanın tedavisi de ilaçlarla olur. Yani örnek verecek olursak: Spor yaparken sakatlanmamak için bazı önlemler alabiliriz ancak bir yerimiz kıracak olursak bunun tedavisi kırılan bölgenin alçıya alınmasıdır. O yüzden hasta yakının sadece moral verici (düşünme geçer, kalk biraz dolaş vb) cümleler söylemesi hastayı tek başına tedavi etmez.

Depresyon tedavisinde hasta yakınlarının görevleri
Hasta yakınları tedavide ya da hastalığın nüksetmemesinde önemli rol oynayabilir. Hasta yakınları, belirtilerin gözükmeye başladığı ilk dönemde hastalığın ilerleyici olabileceği konusuna dikkat etmeliler. Hastanın psikiyatrik bir hastalığı kendine yakıştırmayıp, inkarcı tutum içine girmesi sık rastlanan bir sorundur ve bu düşünce hastanın başına gelecekleri engellemez. Alternatif tedavi yolları (bitkisel, muska, hacı hoca vb.) aramak yerine ilk aşamada psikiyatri uzmanından destek alınmalıdır. Tüm organların kimyasının bozulup hastalanabileceği gibi, beynin de bir organ olduğu hatırlanıp, hastalanabileceği unutulmamalıdır. 

Şeker hastalısı olan ve bu yüzden çok yemek yiyen birine insülin takviyesi uygulamak yerine az yemesi konusunda muhabbet edilmesi ne kadar mantıklıysa, depresyonun iman zayıflığından ötürü ortaya çıktığı fikride de o kadar mantıklıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder